5 Eylül 2014 Cuma

Biyodizel Eldesi

Biyodizel Eldesi




Biodizel örneği

Kolza (
kanola), ayçiçek, soya, aspir gibi yağlı tohum bitkilerinden elde edilen yağların veya hayvansal yağların bir katalizör eşliğinde kısa zincirli bir alkolile (metanol veya etanol ) reaksiyonu sonucunda açığa çıkan ve yakıt olarak kullanılan bir üründür. Evsel kızartma yağları ve hayvansal yağlar da biyodizel hammaddesi olarak kullanılabilir. Hatta donmuş yağ ve balık yağı gibi hayvansal yağlar da biyodizel yakıt yapımında kullanılabilir.Biyodizel, organik yağların baz ve alkolle karıştırılarak dizel yakıta çevirilmesi sonucu elde edilen ürün.
Biyodizel gliserinin yağ veya bitkisel yağdan ayrıldığı transesterleşme adı verilen bir kimyasal süreçle elde edilir. Bu işlem sonucunda geriye iki ürün kalır metil esterler (biyodizelin kimyasal adı) ve gliserin (genellikle sabun ve diğer ürünlerde kullanılmak üzere satılan değerli bir yan ürün).

Tarihi Gelişimi

İlk olarak 1900 lü yıllarda Rudolf Diesel yer fıstığı yağıyla dizel motoru Dünya Fuarında çalıştırmış böylece sebze yağlarının yakıt olarak kullanılabileceğini göstermiştir.[1] Ancak petrolün daha revaçta olması sebeyile ilgi görmemiştir.Ancak 1970lere gelindiğinde petrol sıkıntısı nedeniyle alternatif enerji kaynakları aranmıştır.Biodizel ismi ilkolarak 1992 yılında Amerika Ulusal SoyDiesel Geliştirme Kuruluşu tarafından kullanılmıştır.

Kullanım alanları


Biodiesel ile çalışan bir otobüs.
Biyodizel, araçlarda, ısınmada, havacılık sanayinde kullanılan bir üründür.
Britanya'lı işadamı Richard Branson Virgin Voyager isimli treni üretti ve bu dünya'nın ilk biyodizel ile çalışan treni oldu.[2]
Havacılık sahasındaki ilk biyoyakıtlı uçuş ise 23 Şubat 2008 tarihinde Boeing - Virgin Atlantic Havayolu - General Electric işbirliği tarafından gerçekleştirilmiştir. 4 motorlu Boeing 747-400′ün tek motoruna %20 oranında hindistan cevizi ve babassu bitkisinden elde edilmiş biyoyakıt eklenmiştir. Uçuş başarılı olmuştur.[3]

Üretimi

Soya fasulyesi bir biyodizel hammaddesi olarak kullanılmaktadır.
Almanya,İtalya,Avustralya başta olmak üzere tüm Avrupa ve Amerika'da biyodizel üretim ve tüketimi hızla çoğalmaktadır.2005'de Almanya 2 milyon tona ulaşmıştır.Kyoto protokolüne göre %2 2010'da %10 biyodizel kullanılması mecburi olmuştur.Birçok ülkede biyodizel yasal olarak vergiden muaftır. Biyodizel üretiminde kullanılan en favori ürün soya fasulyesidir.Elde edilen bitkisel veya biyolojik yağlar metanol ile karıştırılıp sodyum hidroksitletepkime hızlandırılır ve sonuç olarak ester ve gliserin oluşur.Ester yakıt olurken yan ürün gliserin ise diğer sektörlerde kullanılır.
Biyodizel üretiminde fotosentetik mikroalgler artık söz sahibi olmaya başlamıştır. Bitkisel kaynaklı üretilen biyodizel miktarına oranla üretimi daha fazla olmakta ve fabrikasyon otonomisi sağlanabilmektedir.




Standartları

Biyodizel, dizel ile karışım oranları bazında aşağıdaki gibi adlandırılmaktadır:
  • B5 : % 5 Biyodizel + %95 Dizel
  • B20 : % 20 Biyodizel + %80 Dizel
  • B50 : % 50 Biyodizel + %50 Dizel
  • B100 : %100 Biyodizel
Biyodizel için EN 14214 Avrupa Birliği Standardı ile ASTM D 6751 Amerikan Standardı yürürlüktedir. Türkiye'de EN 14214 Standardı temel alınarak TSEStandardı hazırlanmaktadır.

Özellikleri

Biyodizel orta uzunlukta C16-C18 yağ asidi zincirlerini içeren metil veya etil ester tipi bir yakıttır.Biodizel verim olarak mazota yakın ve motor performansı olarak eşdeğerdir. Zehirli atıklar içermez,şeker gibi doğada hızlı çözünür ve nitrojen tutma özelliği sayesinde fertilize ihtiyacını azaltır. Ozon tabakasına olan olumsuz etkiler diel yakıta göre %50 azdır.[4]

Biyobozunabilirlik

Biyodizeli oluşturan C16-C18 metil esterleri doğada kolayca ve hızla parçalanarak bozunur, 10,000 mg/l'ye kadar herhangi bir olumsuz mikrobiyolojik etki göstermezler. Suya bırakıldığında biyodizelin 28 günde %95'i, motorinin ise %40'ı bozunabilmektedir. Biyodizelin doğada bozunabilme özelliği dekstroza (şeker) benzemektedir.

Toksik Etki

Biyodizelin olumsuz bir toksik etkisi bulunmamaktadır. Biyodizel için ağızdan alınmada öldürücü doz 17.4 g biyodizel/kg vücut ağırlığı şeklindedir. Sofra tuzu için bu değer 1.75 g tuz/kg vücut ağırlığı olup, tuz biyodizelden 10 kat daha yüksek öldürücü etkiye sahiptir. İnsanlar üzerinde yapılan elle temas testleri biyodizelin ciltte %4'lük sabun çözeltisinden daha az toksik etkisi olduğunu göstermiştir. Biyodizelin toksik olmamasına karşın, biyodizel ve biyodizel-dizel karışımlarının kullanımında; dizel için zorunlu olan standart koşulların (göz koruyucular, havalandırma sistemi v.b.) kullanılması önerilmektedir.

Depolama

Motorin için gerekli depolama yöntem ve kuralları biyodizel için de geçerlidir. Biyodizel temiz, kuru, karanlık bir ortamda depolanmalı, aşırı sıcaktan kaçınılmalıdır. Depo tankı malzemesi olarak yumuşak çelik, paslanmaz çelik, florlanmış polietilen ve florlanmış polipropilen seçilebilir. Depoloma, taşıma ve motor malzemelerinde bazı elastomerlerin, doğal ve butil kauçukların kullanımı sakıncalıdır; çünkü biyodizel bu malzemeleri parçalamaktadır. Bu gibi durumlarda biyodizelle uyumlu Viton B tipi elastomerik malzemelerin kullanımı önerilmektedir.

Soğukta Akış Özellikleri

Biyodizel ve biyodizel-dizel karışımları, dizelden daha yüksek akma ve bulanma noktasına sahiptir; bu durum yakıtların soğukta kullanımında sorun çıkarır. Akma ve bulanma noktaları uygun katkı maddeleri (anti-jel maddeleri) kullanımı ile düşürülebilmektedir. Biyodizel-dizel karışımları 4 °C üzerinde harmanlama ile hazırlanmalıdır. Soğukta harmanlamada biyodizelin dizel üzerine eklenmesi, sıcakta harmanlama da ise karışımda daha fazla olan kısmın az kısım üzerine eklenmesi önerilmektedir. Eğer harmanda soğumaya bağlı olarak kristal yapılar oluşursa, harmanın tekrar normal görünümünü kazanması için bulutlanma noktası üzerine ısıtılması ve karıştırılması gerekmektedir.

Motor Yakıtı Özellikleri

Biyodizel ısıl değeri motorinin ısıl değerine oldukça yakın değerde olup, biyodizelin setan sayısı motorinin setan sayısından r daha yüksektir. Biyodizel kullanımı ile motorine yakın özgül yakıt tüketimi, güç ve moment değerleri elde edilirken, motor daha az vuruntulu çalışmaktadır. Biyodizel motoru güç azaltıcı birikintilerden temizleme ve motorinden çok daha iyi yağlayıcılık özelliklerine sahiptir.



Emisyonları

Aşağıdaki tabloda B100 ve B20 emisyonlarının (Life Cycle Emissions) motorin emisyonları ile karşılaştırılması verilmektedir. Biyodizel ve dizel- biyodizel karışımı kullanımı ile CO, PM, HF, SO x , ve CH 4 emisyonlarında azalma, NO x , HCl ve HC emisyonlarında ise artma görülmektedir. Biyodizel biyolojik karbon döngüsü içinde fotosentez ile karbondioksiti dönüştürür, karbon döngüsünü hızlandırır, ayrıca sera etkisini arttırıcı yönde etkisi yoktur.
Biyodizel ve dizelin emisyonlarının (Life Cycle Emissions) karşılaştırılması.
EmisyonlarB20B100
CO:Karbonmonoksit-6.90%-34.50%
PM:Partikül Madde-6.48%-32.41%
HF:Hidroflorik Asit-3.10%-15.51%
SOx:Kükürt Oksitler-1.61%-8.03%
CH4:Metan-0.51%-2.57%
NOx:Azot Oksitler2.67%13.35%
HCl:Hidroklorik Asit2.71%13.54%
HC:Hidrokarbonlar7.19%35.96%
HCl ve HF emisyonları motorin ve biyodizel için oldukça düşük seviyede ve kömür emisyonlarından çok daha düşük değerde olup, çevre için asit tehlikesi oluşturmazlar. Biyodizelin HC emisyonu, motorininkinden yüksektir. Bu değer biyodizel üretim süreç aşamalarından (yağlı tohumun ziraati ve işlenmesi) kaynaklanmaktadır. Ancak biyodizel, motorinden daha düşük HC egzoz gazı emisyonu vermektedir. Egzoz gazı emisyonu yönünden incelendiğinde CO, HC, SO x , PM emisyonlarının motorinden daha az, NO x emisyonlarının ise fazla olduğu görülmektedir. NO x emisyonu katalitik konvertör kullanımı ile azaltılabilir.

Avantajları

  • Benzin ve Dizelin cok pahalı oldugu ülkelerde örneğin Türkiye gibi alternatif yakıt olarak kullanılarak rekabetin arttırılması ve akaryakıt fiyatlarında düşüş saglamasında büyük rol oynaması.
  • Petrol dizelin depolanma koşullarında depolanabilir.
  • Küçük işletmelerde lokal olarak üretimi mümkündür.
  • Biyodizel, petrol dizeline oranla daha iyi bir yağlayıcı olduğundan motorun ömrünü uzatır.
  • Biyodizel, taşınması ve depolanması güvenli bir yakıttır. Ayrıca yüksek alevlenme noktasına (149 °C) sahiptir. Bu diğer petrol dizeli için 125 °C'dir.
  • Yanmamış hidrokarbon oranı, petrol dizeline göre %90, kanserojen etkisi olan aromatik hidrokarbonlara göre ise %75 - %90 oranında daha azdır.
  • Üretimin tamamıyla yerli olabilmesi sebebiyle ithal bağımlılığı ortadan kaldırır.
  • Kanola ve soya tarımına önem verilmesiyle tarım üreticisi bir yandan kendi ihtiyacı olan ucuz dizel yakıtı üretirken öte yandan artan üretim gücü ve kapasitesiyle ekonomiye katkı sağlar.
Amerika’da, Çevre Koruma Ajansı (EPA) Temiz Hava Kanunları (Clean Air Act) tarafından, çevre ve insan sağlığına diğer yakıtlara kıyasla daha az zarar verdiği kabul edilmiştir.
Biyomotorin geleneksel ve motoru üzerinde herhangi bir değişime gidilmemiş diesell motorlarda kullanılabilecek bilinen tek alternatif yakıttır. Biyomotorin, motorine benzer koşullarda taşınabilir, kullanılabilir ve depolanabilir. Biyomotorin doğrudan (% 100) veya motorin ile karışımları halinde kullanılabilir. En yaygın kullanılan karışım oranı ( % 20 biyomotorin ve % 80 motorin) şeklindedir.
Biyomotorin kullanımı ile, motorine kıyasla; CO2 emisyonunda %80, yanmamış hidrokarbon emisyonunda %90, aromatik hidrokarbon emisyonunda ise %75-90 oranlarında azalma saptanmıştır. Biyomotorin kükürt içermediğinden kükürtdioksit emisyonu oluşturmaz. Bu çok önemli bir avantajdır. Bu emisyon özellikleri ile kanser yapıcı etkenler azalmakta ve kanser riski % 90’a varan oranlarda düşmektedir.
Biyomotorin ağırlıkça % 11 oksijen içerir. Biyomotorin, motorine göre daha iyi bir yağlayıcı olduğundan motor ömrünü uzatır. Biyomotorinin biyolojik olarak kolay ve hızlı parçalanabilir Yerli üretim bitkisel yağlardan (ayçiçek yağı, soya yağı, kolza yağı ) kolaylıkla elde edilebilir. Ayrıca kullanılmış ve çevre için zararlı olan kızartma atık yağlarından da biyomotorin üretilebilmektedir.
Biyomotorin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 10 milyon mil’lik kullanımda ve 20 yıldır Avrupa ülkelerinde olan kullanım ile başarısını ispatlanmış en önemli diesel motor yakıtı alternatifidir.
Biyomotorin kullanımı ile ham petrole olan bağımlılık ortadan kalkmakta ve ülkelerin dış kaynakların kullanımı zorunluluğu azalarak ekonomileri rahatlamaktadır. Biyomotorin kullanımı ile yeni istihdam olanakları yaratılmakta ve ülke ekonomisine küçümsenmeyecek katkılar gerçekleşmektedir.

Biyomotorinin Çevresel Etkileri Yönüyle Değerlendirilmesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Biyomotorin, Amerikan Çevre Koruma Ajansı (EPA) Temiz Hava Kanunu Bölüm 211 (b) programı çerçevesinde zararlı emisyonlar ve potansiyel sağlık etkileri açısından tam olarak değerlendirilen ve olumlu görüşlerin ortaya çıktığı tek alternatif enerji kaynağı olarak saptanmıştır. Biyomotorin için yapılmış değerlendirme sonuçlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
ØToplam kirli hava kütlesi oluşturma potansiyeli motorinden  % 50 daha azdır.
ØSO2 emisyonu ve bu emisyona bağlı olarak oluşan asit yağmuru gerçekleşmemektedir.
ØCO egzoz emisyonu motorinine göre % 50 daha az oranda tespit edilmiştir.
ØParçacık emisyonu solumanın insan sağlığı açısından zararı bilinmektedir. Biyomotorin, motorinine göre % 30 daha az oranda parçacık emisyonu ortaya çıkarmaktadır.
ØAzot oksit emisyonu, motor tipine bağlı olarak artmakta veya azalmaktadır. Yapılan testlerde azot oksit emisyonunun  % 13 oranında arttığı görülmüştür. Ancak, biyomotorinde kükürt olmamasından ötürü, motorin için kullanılamayan bazı egzoz emisyonu azaltma teknolojileri biyomotorine rahatlıkla uygulanmakta ve azot oksit emisyonlarının kontrol edilmesi mümkün olmaktadır.
Biyomotorin, motorin kullanımından kaynaklanan ve insan sağlığını tehdit eden birçok çevresel faktörü ortadan kaldırmaktadır. Biyomotorin emisyonlarında, potansiyel kanser nedeni olan polisiklik aromatik hidrokarbon ve türevlerinden (PAH) kaynaklanan emisyonlarda  % 80-90 oranlarda azalmalar belirlenmiştir. Bu azalma değeri dikkate alınması gereken bir orandır ve biyomotorinin çevre dostu özelliğini pekiştirmektedir.


Biyomotorin İçin Çevre ve Emniyet Bilgileri

  • Akut Oral Toksite: Biyomotorin toksik olmayan bir yakıttır ve sofra tuzundan 10 kat daha az toksiktir.
  • İnsanlarda Deri İrritasyonları: 24 saat süren insan testinde çok hafif irritasyona sebep olduğu belirlenmiştir. İrritasyon % 4 sabun-su çözeltisinin etkisinden daha az olmuştur.
  • Akuatik Toksite: 96 saatlik ölümcül konsantrasyon (LC) test sonuçların 1000 mg/lt’den büyüktür. Bu seviyelerdeki ölümcül konsantrasyon önemsiz olarak değerlendirilmektedir.
  • Biyolojik Parçalanabilirlik: Biyomotorin, motorinine göre 28 günde 4 kat daha hızlı ve kolay parçalanabilmektedir.
Alevlenme Noktası: Motorininin alevlenme noktası 175 °F iken biyomotorin alevlenme noktası 250-300 °F civarındadır, bu değer taşınım-kullanım ve depolamada emniyet sağlar.


              Musa karadağ
kimyager / İş Güvenliği Uzmanı

4 Eylül 2014 Perşembe


BALIN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

427d61f_b
BALIN TANIMI
Balarısının en önemli ürünü olan bal, çok eski yıllardan beri, değeri kesinlikle kabul edilen, kıymetli bir besin maddesidir. 15.000 sene kadar önce, İspanya'daki mağaralardan birisinin duvarına; bir ressam,bal peteğinden bal alan komşusunun resmini çizmiştir. Geçen 10.000 yıl zarfında, hiç kimse baldan daha tatlı ve saf bir yiyecekkeşfetmemiştir. Bileşimindeki en önemli madde olan meyva şekeri;levülozdan dolayı, şeker kamışından daha tatlıdır. Hangi sofra şekeri, geçmiş yazların Güneş ışığını biriktirerek taşıyabilir. Veya elma, portakal, yonca ve ıhlamur çiçeklerinin, saf kokularını sinesinde toplayabilir. Sofra şekerinin, tuz gibi tek tadı vardır. Her çeşit balın ise, kendine göre bir lezzeti vardır.
Uluslararası Gıda Tüzüğü'ne göre bal:
1121336-aribal-alacagi-cicegi-bilir"Balarıları tarafından, çiçeklerin nektarlarından veya bitkilerin yaşayan kısımlarından alınan özsuların, toplanarak;vücutlarındaki özel maddeler yardımıyla işlenerek üretilenpetek gözlerine depolanıp olgunlaştırılan, tatlı bir maddedir."
Bal, bütün yiyeceklerin en safıdır. İyi olgunlaştırıldığı zaman, şeker konsantrasyonu o kadar yüksek olur ki, bakteriler, bir iki saatten fazla içinde yaşayamazlar. Bir Mısır kral ailesine ait eski bir mezarda(3.300 yıllık), kararmış ve sertleşmiş fakat saflığını kaybetmemiş bal bulunmuştur. Balda yapılan hilenin, ortaya çıkmaması imkansızdır.Sulandırılınca, hemen bozulmaktadırBal peteğinin mumu ve arıların kendi gudde ifrazatı da, aynen taklit edilememektedir. Böcek uzmanları bile, nektarın, nasıl bal haline geldiğini, tamamen anlamış değildirler.

BALLARIN SINIFLANDIRILMASI
2155












Ardahan çiçek balı




Balların sınıflandırılması; üretimine, rengine, nem oranına, kaynağına ve pazarlama şekline göre yapılabilir
.
1) KAYNAKLARA GÖRE
a) Çiçek Balı(nektar balı)
Balarısının, bitkilerin çiçeklerinden topladığı nektar veya balözüdenen tatlı suları, vücutlarındaki özel bezlerden salgılanan maddelerle karıştırarak, zenginleştirmesi ve peteklerdeolgunlaştırması sonucu; doğal bal veya çiçek balı (nektar balı) elde edilir. Nektarın toplandığı çiçeğin tadı, balın aromasında hissedilir. Portakal çiçeği balı, ıhlamur çiçeği balı, yonca balı, vb.
b) Salgı Balı(çam balı)
Salgı balı; çam, meşe, kayın ve ladin gibi orman ağaçları üzerinde yaşayan böceklerin salgıladığı tatlı salgıların, arılartarafından toplanması ile oluşturulan baldır. Elde edildikleri kaynağa bağlı olarak; çam balı veya yaprak balı olarak adlandırılırlar. Ülkemiz için en önemli salgı balı, çam balıdır.
Çam balının kaynağı, Ege ve Akdeniz kıyılarında, özellikle Muğla kızılçamları üzerinde yaşayan ve halk arasında "basra"(marchelina hellenica) olarak isimlendirilen böceğin, tatlı bir sıvı salgısıdır. Ergin "basra", pamukçuk içinde, ağaç kabukları arasındadır ve hortumlarını, ağaçların iletim demetlerine sokarak beslenirler. İletim demetlerindekiözsuyun, % 80'i şekerdir. Az miktarda, protein vardır. Böcekprotein ihtiyacını karşılayabilmek için özsuyu emmek zorundadır. Fazla gelen karbonhidratlar da, ifraz edilmektedir. Bal çiği adı verilen bu atıkgül kırmızısı renkte ve hoş kokulu olup, arı tarafından kovanlara taşınmaktadır.
c) Zehirli Bal
Arıların, orman gülü ve datura gibi bitkilerden aldıkları zehirli maddelerden meydana getirdikleri bal ise, deli bal veyazehirli bal olarak adlandırılmaktadır. Zehirli bal yiyen insanlarda; çoğunlukla baş dönmesi, bulantı, görme zorluğu,uğultu, terleme, baygınlık ve güçsüzlük gibi bozukluklar göze çarpmaktadır.
d) Yapay Bal
Doğal bal olmadığı halde, sakkarozun az veya çok inversiyonu (ters çevirimi) ile nişasta şekeri veya şurubu katarak veya katmaksızın; yapay olarak kokulandırılmış veya boyanmışkıvam, görünüş, koku ve tadı, doğal bala benzeyen ürünler olarak tanımlanmaktadır.
e) Besleme bal 
Bazı balcılar, fazla çiçek bulunmayan yerlerde, kovanların çevresine kaplar içinde, şerbet gibi tatlı çözeltileri dizerek,arıları bunlarla beslerler. Bu şekilde beslenmiş arıların yaptıkları doğal olmayan ballara, besleme bal denilmektedir. Böyle balların, tadı yavanrenkleri açıktır. Sakkaroz miktarı yüksek; %10'dan fazla olur.
f) Expres bal
Balın tıbbi değerinin artırılması amacı ile, son zamanlarda farklı katkılar içeren şerbetlerle, arıların beslenmesi sonucu elde edilen ve "expres bal" olarak adlandırılan ballar, tedavi amacı ile kullanılabilmektedir.
Bir kısmının sırrı alınmış list petek
2) TÜKETİME SUNUŞA GÖRE  
                     
a) Petek Balı
bal2


Petek içinde bulunan ve hiçbir yabancı madde içermeyen; ağızları sırlanmış ve gümeçleri bozulmamış doğal bala, petek balı denilmektedir.
b) Süzme Bal
Çeşitli yöntemlerle petek gözlerinden ya da santrifüjledinlendirilip süzülerek çıkarılan bala, süzme bal adı verilmektedir. Sıvı bal, tamamen eriyik halde olup, içerisinde gözle görülebilir kristaller bulunmazKristalize bal, halk dilinde şekerlenmiş veya donmuş bal olarak bilinen tamamenkatılaşmış baldır.
c) Pres Balı
Petekli balın, oda sıcaklığında veya hafifçe ısıtılarak; basınç altında enzimlerini yitirmeyecek biçimde, 45 °C nin altında sızdırılmasıyla elde edilen bala, pres balı denilmektedir. Pres balının, kalitesi düşüktür.
3) BALIN RENGİNE GÖRE
Beyazaltın, amber ve koyu olarak sınıflandırma yapılmaktadır. Yine renge göre yapılan bir başka sınıflandırmada ise, altı standart bulunmakta; ballar, açık su beyazından, siyah ambere kadar sınıflandırılmaktadır. Bilinen bal renklerinin dışında; kaynağına bağlı olarak farklı renklere de rastlamak mümkündür. Amerika'da, Kuzey Karolina'da, kaynağı belli olmayan "mavi renkli bal" vardır.
4) BALIN NEMİNE GÖRE
Üç bölümde yapılmaktadır: 1. 2. 3. sınıf ballar. 1.Sınıf ballar, nem oranı düşük ballar olup; en yüksek değere sahiptirler. Bu özellik depolanacak ballarda, en önemli kalite ölçütü olarak ele alınmaktadır. 1. 2. ve 3. sınıf balların içerebileceği en yüksek su oranları; sıra ile % 17, % 18 ve % 20'dir.
Bileşimi Oluşturan Maddeler
Oranlar (%)
Su
17.20
Şekerler
79.59
Fruktoz
38.19
Glikoz  
31.28
Sakkaroz
1.31
Maltoz ve indirgenmiş şekerler
7.31
Yüksek şekerler
1.50
Asitler
0.57
Ham protein
0.26
Kül        
0.17
İz elementler
2.21
A.B.D'de, 490 bal örneği ile yapılan analizler sonucu elde edilen ortalamalara göre, balın bileşimini göstermektedir.(1) 
BALIN BİLEŞİMİ
Bal, içeriğindeki maddelerin çeşitliliği nedeniyle, oldukça karmaşık yapıya sahiptir. Çeşitli yörelere ve elde ediliş zamanlarına göre de, oldukça farklı yapılar gösterebilmektedir. Bu nedenle balın, bileşimi ile ilgili analizler, oldukça geniş sayıda örnek içermektedir.
Balın bileşimi, üretimin yapıldığı yöredeki bitki türlerine ve üretimin yapıldığı zamana göre değişmektedir. Ancak genel olarak; balın,%80'i değişik şekerlerden; %17'si sudan meydana gelir. Geri kalan % 3'lük kısım, başta enzimler olmak üzere; balı bal yapan ve balı değerli kılan maddelerden oluşur.
Arı, çiçeklerden nektar denilen bal özünü emdiği zaman; sakaroz,glikoz, früktoz, çok miktarda suenzimler, vitaminler, bazı azotlu maddeler ve asitlerden meydana gelen bir sıvıyı, kursağında toplamış olur. Ancak, enzimlerden, vitaminlerden, asitlerden ve bazı azotlu maddelerden, hangilerinin nektardan geldiği, hangilerinin, arı tarafından eklenmiş olduğu, kesinlikle bilinmemektedir.
Asitler ve vitaminler gibi, balın bileşiminde bulunan diğer maddelerin, kaynakları hakkında pek az şey bilinmekle beraber; balın amino asitlerinin ve vitaminlerin bir kısmının, polenden geldiği sanılmaktadır. Arı, kovana doğru yola çıktığı andan itibaren bal kesesi, yani kursakta toplanan bal özü, bala dönüşmeye başlar. Arının kursağında bulunan en önemli enzim olan sakkarozbal özündeki sakkarozu, fruktoz ve glukoza çevirir. Sakkarozun parçalanmasıyla; maltoz,ızomaltoz ve erloz gibi diğer bazı şekerler de meydana gelmektedir. Bu da, baldaki şeker miktarının artmasına yol açar. Kovana gelen arı, kursağındaki bal özünü, ya bir petek gözüne, ya da bir arkadaşının ağzına boşaltır. Arkadaşı, bunu,buharlaşmayı sağlıyacak bir sıcaklıkta tutulan peteğin üst gözlerine taşırPetek gözünde, zamanla bal, koyulaşacakve olgunlaşacaktır. Olgunlaşmış bal; kokuludur, lezzetlidir ve uzun süre bozulmadan saklanabilir. Olgunlaşmamış bal ise, çabuk ekşir
BALIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
a) BALIN RENGİ
Bal, genellikle saydamdan başlayıp, koyu kırmızıya kadar; sarı, kehribar, kahverengi yeşilimsi ve kırmızımsı renklerde olmaktadır. Ballar renklerine göre; su beyazı, ekstra beyaz, ekstra açık amber, koyu renk olarak dört gruba ayrılmaktadır. Bala renk veren maddeler; klorofil, karoten, ksantofil ve bileşimi bilinmeyen sarı ve yeşil rengi meydana getiren bitki pigmentleridir.
1930 yılında Yeni Zelanda'da, Thomson adlı bir araştırmacı, balın rengi ile kimyasal bileşimi arasındaki ilişkiyi incelemiş.Koyu renkli ballarda, amino asit ve şeker miktarı ile mineral maddelerden; özellikle demir, bakır, manganezmiktarlarının fazla olduğunu ve baldaki mineral maddeler arttıkçarengin koyulaştığını bildirmiştir.
b) BALIN LEZZET VE AROMASI
Her balın, kendine özgün bir tadı vardır. Dikkatle tadılırsa, birçok lezzetler hissedilir. Bin bir çiçekten yapılan bir kovanda bile, birkaç çeşitte bal olabilir.
Balın aroması, değişik çiçeklerin nektarında, bulunan özellik, esterlere göre değişebilmektedir. Baldaki aromanın asıl maddeleri; esterleraldehitlerketonlar, alkoller ve serbest asitlerdir. Bu maddeler arasında, en geniş yeri alkolleralmaktadır. Aroma maddeleri, daha çok hammadde olan nektardan gelirken; nektar hangi bitkilerden toplanmış ise, obitkinin aromasını, bu balda hissetmek mümkündür.
c) BALIN KOKUSU
Bal, içindeki polene bağlı olarak özel bir kokuya sahiptir. Balın kokusu, ağıza alınıp yenilirken hissedilir. Çok ısıtılan ballar, aroma maddelerinin büyük bir kısmını kaybederler. Bal, şiddetli kokan bir maddenin yanında saklanırsa, o maddenin yabancı kokusunu da çekebilme özelliğine sahiptir. Genellikle koyu renkli ballar, açık renkli ballardan dahakeskin kokulu ve daha asitlidirler.
Süzülen baldaki hava kabarcıkları. Balın akıcılığı azdır, yani viskozitesi yüksektir.
d) BALIN VİSKOZİTESİ
Viskozite, akıcılığa karşı koyma özelliği olup, arıcılıkta yapı kelimesinin karşılığıdır. Ağır yapılı bir balın, akıcılığı yavaş, yani viskozitesi yüksekolmaktadır. Viskozitesi yüksek olan kıvamlı balların, süzme esnasında petek gözünden güçlükle çıktığı, boşaltma ve bal kaplarının temizlenmesinin güç olduğu bildirilmiştir. Koyu renkli, yavaş akan, sıkı yapılı balların, viskozitesi yüksek; açık renkli, gevşek yapılı balların ise viskozitesi düşüktür. Balın viskozitesinin, 2,652-2,914 arasında olduğu belirtilmiştir.
e) BALIN KIVAMI
Balın kıvamını, nektarın alındığı bitki çeşidi etkilemektedir. Balın duru veyabulanık olması; içindeki hava kabarcıklarısu oranı ve kolloid(küçük boyutlu tanecikler) maddelerin, fazla veya az olmasına bağlıdır. Sıcak bölgelerde ve hafif kumlu topraklarda yetişen bitkiler, koyu kıvamında bal meydana getirirken;yayla ve dağlık bölge çiçeklerden yapılan ballar, akıcı olup, lezzet ve aroma bakımından da üstündürler.
f) BALIN ÖZGÜL AĞIRLIĞI
Balın özgül ağırlığı, içerisindeki su miktarı ve sıcaklığa bağlı olup, 20 °C ölçüldüğü zaman; l,41-l,45 gr/cm3 arasında değişmektedir. Yani ortalama olarak; l,4225 gr/cm3 tür.
g) BALIN KIRILMA İNDİSİ
20 °C refraktometre ile ölçülen bir özelliktir. Balın, bu özelliğinden faydalanarak, içerisindeki rutubet miktarı tayin edilmektedir.
h) BALIN HİGROSKOPİK ÖZELLİĞİ
Balhigroskopik bir madde olup, bulunduğu ortamdaki havanın nemini çekme özelliğine sahiptir. Balın havadan nem alması, onun özel yapısına, şeker oranına ve içerisindeki su miktarına bağlı olarak değişmektedir.
ı) BALIN IŞIĞI DÖNDÜRMESİ (POLARİZASYONU)
Balın, polarize ışığı çevirme yönü ve miktarı, bal çeşitlerine göre değişmektedir. Çiçek balları, polarize ışığı solasalgı balları, ise sağa çevirir. Bu özellikten faydalanarak, balın salgı balı olup olmadığı anlaşılabilmektedir.
images
Şekerlemiş bal
i) BALIN KRİSTALİZASYONU
Kristalizasyon, içindeki glikozun, tanecikler haline gelmesi sonucu balın, akıcılığını az veya çok kaybetmesi olayıdır. Balların büyük bir kısmı,kristallenmeye eğilimlidir. Bu eğilim, balın içerdiği sudekstroz (glikoz) velevüloz (fruktoz) şekeri, oranlarına ve sıcaklığa bağlı olarak değişebilmektedir. Kristalizasyon üzerinde, balın elde edildiği bitki kaynakları da etkili olmaktadır. Kristtalizasyonu çözmek için hızlı bir ısıtma yöntemiyle, 60-65 °C'de ısıtmak; işlemin sonunda da soğutmaktır. Böyle bir yöntemi uygulyacak teknik Türkiye'de bulunmamaktadır.
Balın kristalleşmesini önlemek için bazı yöntemler önerilse de, çoğu ya yasal değildir, ya da pratik uygulamadan uzaktır. Uygulanabilecek en basit yöntem,balın, önce 0 °C de, 5 hafta bekletilmesi, sonra da 14 °C'de saklanmasıdır.Kristalize balı sıvı hale getirmek için pratik yöntem; bal kabını, sıcaklığı 38-45 °C geçmeyen sıcak su içinde tutmaktır. Ayçiçeği, yonca, kavun, karahindiba, pamuk balları çok çabuk şekerlenirken akasya, hardal, orman gülü ve salgı balları geç şekerlenir. Adaçayı balı, yıllarca şekerlenmeden kalabilir.
BALIN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
Balın kimyasal bileşimi, birçok etkene bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bu etkenlerin en önemlisi nektar vesalgının doğal bileşimidir. Ayrıca iklim koşulları ve arının bal yapma özelliği de, balın kimyasal bileşiminde etkili olmaktadır. Kimyasal bileşimi bakımından balfruktozu fazla olan koyu, indirgen, şeker sulu çözeltisi gibi olup; içinde az miktarda sakkaroz, dekstrin, azotlu maddeler, enzimler, anorganik kokulu ve boyar maddeler, uçucu yağlar, organik asitler, mumlar, polen taneleri ihtiva etmektedir.
Aşağıdaki değerlerde, White ve arkadaşları tarafından yapılan analiz sonuçlarına göre, nektar ve salgı kaynaklı balların,ortalama kimyasal bileşimleri verilmektedir.
Nektar Kaynaklı Bal: Kimyasal Bileşimi
Nem% 17,20Fruktoz% 38,19
Glikoz% 31,28Sakkaroz% 1,31
Maltoz% 7,31Yüksek Moleküllü Şekerler% 1,50
Diğer Maddeler% 3,10PH 3,90
Toplam asitlik(meq/kg.)29,12Kül% 0,169
Nitrojen% 0,041Diastas Sayısı20,80
Salgı Kaynaklı Bal: Kimyasal Bileşimi
Nem16,30Fruktoz  31,80
Glikoz 
26,08
Sakkaroz0,80
Maltoz8,80Yüksek Moleküllü Şekerler4,70
Diğer Maddeler10,10PH4,45
Toplam asitlik(meq/kg.)54,88 Kül0,73
Nitrojen0,100Diastas Sayısı31,90
Yukarıdaki veriler incelendiğinde, toplam Karbonhidrat oranı;, nektar balında, %79,59, salgı balında, %72,18 olarak bildirilmiştir.  
FERMANTASYONU
Balda bulunan fruktoz ve glikoz, şeker mayalarının etkisi ile parçalanır. Bunun sonucunda; alkol ile CO2 meydana gelir.Alkol de oksijen, bulunan ortamda parçalanarak, asetik asit ve su oluşturur. Bu fermantasyon sonucu, bal bozulur vetadı ekşir. Böylece kristalizasyon, balın bozulması değildir, ancak fermantasyon, balın bozulması demektir.
Fermantasyonu etkileyen en önemli etmenler; su oranımaya içeriği ve depolama koşulları ve yeterince balındinlendirilmemesidir. Baldaki su oranının, %17.1'den azsa, balın bir yıl içerisinde fermente olmayacağı ve ballarda maya üremesinin görülmeyeceği saptanmıştır. Balda fermantasyon oluşturan mayaların kaynağıtoprak ve çiçeklerdir. Kovanda bir önceki yıldan kalan petekli ballar da, önemli ölçüde maya içerirler. Bu nedenle bu tip balların, hasat sırasında alınmaması gerekir.
BALIN ANTİBAKTERİYEL ÖZELLİĞİ

Balantibakteriyel bir özelliğe sahip olduğundan, içerisinde mikroorganizma yaşayamaz ve çoğalamaz. Son yıllarda bütün Dünya'da, hızla gelişen arı ürünleri ile tedavi olarak adlandırılan "apiterapi"de; arı zehiri, propolis, arı sütü vepolen yanında, bal da kullanılmaktadır.
23er
Süzme ve petek balı
BALIN BİLEŞİMİNİ OLUŞTURAN MADDELER
BALDA RUTUBET MİKTARI
Balın, tipik tatlılık ve yararlılığını sağlayan şekerler, yeteri kadar yüksek konsantrasyondaysa, fermantasyon başlamaz. Su oranı, %18,5 ve daha yüksek olduğunda; fermantasyon olabilir. Fermantasyon sonucu oluşanasetik asit ve karbondioksit; balın tadını ve rengini bozar. Ballardakimaksimum su oranı, % 21 olarak tespit edilmiştir. Genel olarak dağ balları,ova ballarından daha az nem içerir. Fazla nembalın olgunlaşmadığını, ya da dışarıdan su katıldığını göstermektedir. Bu da balın, yüzey mayalanmasıtehlikesini doğurmaktadır.
BALDAKİ KARBONHİDRATLAR
Balkarbonhidratlı bir madde olup; katı maddesinin, %95-99,9 unu şekerlerteşkil etmektedir. Baldaki 15 tür şekerin, 9 tanesi kesin olarak bulunmuş; ancak 6 sına bazı araştırmalarda rastlanmıştır.
Balda, en fazla fruktoz ve glikoz bulunmaktadır. Bala, tadını veren bu ikimonasakkaridin(basit şekerin), bitki özsularında fazla miktarda bulunansakkarozun; invertaz enzimi ile değişimi, yahut sakkarozun fruktoz ve glukoza ayrılması sonucu meydana geldiği bilinmektedir. Balın, tatlılıknem kapmaenerji değeri ve diğer fiziksel özellikleri bu iki şekerden ileri gelmektedir.
Sakkarozun, baldaki miktarıbalın olgunlaşma derecesine ve nektarın bileşimine göre değişirken; çok erken hasat edilen olgunlaşmamış ballar, fazla miktarda sakkaroz ihtiva ederler.
BALDAKİ ENZİMLER
Bal, enzimler bakımından oldukça zengindir. Başlıca bilinen bal enzimleri; amilaz (diastaz), invertaz(sakkaroz),katalaz, fosfataz ve ayrıca askorbik asit ile glikozu yükseltgeyendir. Enzimlerin bir kısmı, nektardan ve yaprak bitlerinin yaprak üstünde bıraktıkları salgıdan, büyük bir kısmı ise arıların tükürük bezi salgılarından meydana gelmektedir.
İnvertaz (Sakkaroz) enzimi, nektarın, bala dönüşmesindeki, kimyasal değişikliklerin çoğundan sorumludur. Nektardakisakkarozun, fruktoz ve glikoza çevrilmesini sağlamaktadır. Önemli bal enzimlerinden olan glikozoksidazglikoz üzerine etki ederek hidrojen peroksit ve glikonolaktan oluşturmaktadır. Balın, antibaktariyel etkisi de, oluşan hidrojen peroksitten kaynaklanmaktadır.
Balda, ayrıca lizozim enzimi de antibakteriyel etkiye sahiptir. Balda, bunların yanı sıra, vücudun ancak az miktarda üretebildiği Chocin maddesi vardır. Bu nedenle bu madde, vücuda günde iki-üç gram verilmelidir. Chocin, karaciğerin yağ metabolizmasını ayarlar ve bu organın yağ bağlamasını önler.
BALDAKİ ASİTLER
Balda en fazla bulunan asit bileşeniglikozoksidaz enziminin faaliyeti sonucu meydana gelen glikonik asittir. Diğer asitlerin kaynağı, pek bilinmemektedir. Balın asitliğimikroorganizmalara karşı kararlılığını arttırırken; arılar, balaformik asit ilave ederek, balın olgunlaşmasına yardım ederler.
Balın, düşük pH değerinden sorumlu olan asit miktarının, bal gözleri sırlanmadan önce, arıların, iğnesinden bu gözlere enjekte ettikleri formik asitten ileri geldiği bildirilmiştir. Ballar, genelde asidik reaksiyon gösterip, pH 3,5-5,5 arasındadır. Balda, yüksek asit değerinin tespit edilmesi, zamanla fermantasyona uğradığını; sonuçta alkolün,bakteriyel etkilerle asetik aside dönüştüğünü göstermektedir.
Bal içerisinde; asetik, bütirik, sitrik, formik, laktik, malik, süksinik, glikonik, oksalik, kaprik, tannik, tartarik vevalerik asitler bulunmaktadır. Glikonik asit dışında, balda bulunan diğer asitlerin kaynağı, kesin olarak bilinmemektedir.
BALDAKİ PROTEİNLER
Azotlu maddeler, çiçek ballarında yaklaşık olarak % 0,3, salgı ballarında ise %1 civarındadır. Çiçek ballarında, azotlu maddelerin yüksek çıkması, salgı balı ile karıştırıldığını göstermektedir. Balda proteinlerin belirlenmesi, doğal veya yapay olup olmadığı açısından ve beslenme yönünden önem taşımaktadır.
Balproteince zengin bir besin maddesi olmamasına karşın, sayıca zengin bir amino asit kaynağına sahip bulunmaktadır. Proteinler, amino asit dediğimiz ve karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomlarından meydana gelenmoleküllerin tesbih taneleri gibi yan yana dizilmeleri ile oluşur. Amino asitler, proteinlerin yapı taşlarıdır.
Balda yaklaşık olarak 17 aminoasit saptanmıştır. Tirosin ve triptofan, koyu renkli ballarda bulunurken, açık renkli ballarda tespit edilmemiştir. Ballarda miktar yönünden sırası ile en fazla prolin, lisin ve glutamik asit olduğu bildirilmiştir. Bunları; histidin, arjinin, treonin, serin, glisin, valin, metionin, lösin, alanin, fenilalanin izlemektedir.
BALDAKİ VİTAMİNLER
Eskiden bal içerisinde vitamin olmadığı veya çok az bulunduğu düşüncesi hakim iken, son yıllarda yapılan kimyasal vebiyolojik araştırmalar sonucunda; balda çeşitli vitaminlerin bulunduğu tespit edilmiştir. Balda A vitamini bulunmazken, B grubu vitaminler ( B1, B4 ) ile C, E ve K vitaminleri bulunmaktadır. Ballarda çeşitli miktarlarda olmak üzere; tiamin, riboflavin, askorbik asit, piridoksin (B6) pentotenik asit (B5) nikotinik asit (B3) niasin, biyotin ve folik asit belirlenmiştir.
Watt ve Merril yaptıkları araştırmada; balda B1 vitaminini eser miktarda, B2 vitaminini 0,4 mg, C vitaminini ise 10 mgdüzeyinde bildirmişlerdir. Bal, süzme işlemi sırasında; bu vitaminlerin büyük bir çoğunluğunu kaybedebilir. Bu yüzden, süzme işleminin son derece dikkatli yapılması gerekir.
Bal süzme makinası
Süzülen bal, dinlendirmek için kaba boşaltılıyor.
BALDAKİ MİNERAL MADDELER
Balda mineral madde miktarı; % 0,02 - % 1,0 arasında değişiklik göstermektedir. Bal içerisinde; en fazla potasyumkalsiyumfosfor ve daha az miktarlarda da sodyumklorkükürt, magnezyum, silis, mangan, bakır, iyot demir ve çinko bulunmaktadır.
Zengin bir mineral kaynağı olan balda bulunan mineraller; potasyum (K), sodyum (Na), kalsiyum oksit (CaO), magnezyum (Mg), demir (Fe), bakır (Cu), mangan (Mn), klor (CL), fosfor (P), kükürt (S), silika (SİO2) ve ham silika'dır. İz halinde bulunan mineral maddeler ise krom (Cr), lityum (Li), nikel (Ni), kurşun (Pb) kalay (Sn), çinko (Zn), osmiyum (Os), berilyum (Be), vanadyum (V), zirkonyum (Zr), gümüş (Ag), baryum (Ba), galyum (Ga), bizmut (Bi), altın (Au), germanyum (Ge) ve stronsiyum (Sr).
BALIN KALİTESİNİ ETKİLEYEN ETMENLER
Ballara uygulanan farklı işlemlerbalın kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Depolama süresi, nem, hasad sırasında uygulanan işlemler, ısıtma ve depolama yeri gibi etmenler, kaliteyi etkilemektedir. Bir yıl süreyle depolanan ballarda, genel olarak yüksek düzeyde azot (N), kül,hidrojen iyonu (düşük pH), nem ve bileşik şekerler bulunmuştur. Kaliteyi önemli ölçüde etkileyen; şekerlenme ve fermantasyonla sonuçlanabilenetmenler önemlidir. Bu etmenlerin en önemlileri; hasad sırasında uygulanan işlemler; nem, ısıtma ve depolamadır.
Hasad sırasında balda bulunacak glikoz kristalleri, toz parçacıkları veya polen tanecikleri, kristalizasyonda başlangıç çekirdeğini oluşturmaktadır. Bu nedenle hasat edilen balın çok iyi süzülmesi ve süzgeçten geçebilen farklı yoğunluktaki maddelerin balın altında veya üzerinde toplanabilmesi için dinlendirilmesi gerekir. Balın fermantasyon ve kristalizasyonaçısından; uzun süre açıkta tutulmaması gerekmektedir. Balda bulunan hava kabarcıklarının arındırılmasında, en uygun yöntem balın dinlendirilmesidir.
SÜZME VE DİNLENDİRME
Süzme için en uygun yöntem, bir kazan içerisine yerleştirilmiş ve farklı genişlikte delikleri olan 4 adet bez torbanın iç içe yerleştirilmesi ile oluşur. Süzme için balın, 35°C dolayında ısıtılması yeterlidir. Baldaki balmumu parçacıklarını ayırmak gerektiğinde, bal 40°C ısıtılır ve bal, krema makinasından geçirilir. Bu işlem, bez süzgeçlerden geçen çok küçük mum parçacıklarının ayrılmasında kullanılır.
Şişelere konulmuş, açıktan, koyuya, bal çeşitleri.
Balın dinlendirilmesi, durultma amacı ile yapılır. 35-40°C dolayında ısıtılmışbal, büyük dinlenme kaplarına alındığında yoğun parçacıklar dibe çöker.Baldan daha az yoğun yabancı maddeler ile hava kabarcıkları ise yüzeye çıkar ve bal durulur. Ancak asıl durultma, filtrasyon veya bazı katkı maddeleri ile gerçekleşir.
BALIN DEPOLANMASI
Balın depolanması sırasında, kalite ile ilgili en önemli etmenler; depolama yerinin sıcaklığı, nemi, ambalaj kaplarının özelliği ve depolama süresidir.
Isıtılan veya bekletilen ballarda renk koyulaşması görülebilmektedir. Depolama, sıcaklığı 11°C'in altına düştüğünde, fermantasyona neden olanmayaların etkinliği de durmaktadır. Balda istenmeyen özelliklerin oluşumunu önlemek için, soğuk yerlerde depolanması ve havanın nemini çekememesiiçin de, ağzı sıkıca kapalı kaplarda saklanması gerekmektedir.
Bal için en uygun ambalaj kabıkapaklı cam kavanozlardır. Zira bal, asit yapıya sahip olduğu için, plastik malzemelerle  reaksiyona gireceğinden, balın kalitesinin düşmesine neden olacaktır. Ayrıca ambalajlanmış ballar, oda sıcaklığında tutulmalıdır. Oda sıcaklığında tutulan ballarda, diyastaz ve invertaz enzimleri de azalmaktadır. Balın,şeker ve enzim içeriğinin azalmasını önlemek için, depolama yerinin sıcaklığının düşürülmesi gerekir.
Gerçek bal bozulmaz. Kristalleşir.bizim anlayacagımız dille donar mı? Evet donar(kristalleşir,ona donma denmez.).Yaygın kanının aksine,gerçek bal bazen kristalleşir.Bu bozulduğu anlamına gelmez.kıristalleştiği haliylede tüketilebilinir.besin degerini kaybetmez.Balı önceki haline getirmek mümkündür.45 c derece den daha az ısıda ısıtarak,balın çözülmesi için yeterlidir.Sahte bal ise , doğanın özlerini içermediği için , uzun süre donma (kristalleşme) ye bilir. Balın kristalize olması "donması" anlamına gelmez. bu ikisi bir birinden farklı süreçlerdir. Ballar içerisindeki şeker türüne göre kristalize olurlar. Örnek verirsek Çam balı hemen hemen kristalize olmaz.
Okuyucularıma ilginç gelecek olan bir bilgi de, maalesef toz şekerden yapılan sahte ballar da çam balı gibi uzun süre kristalize olmaz. Oysa doğadan elde edilen hakiki balların çoğunluğu kristalize olur. Açiçeği balı ve pamuk balı da çok kısa zamanda kristalize olur. Yayla ballarının çoğunluğu da kristalize olur, ancak bu işlem genellikle ayçiçeği balı kadarhızlıdeğildir.
Ayçiçeği balı ve pamuk balı çok çabuk kristalize olduğu için, bu ballar hasat edilir edilmez peteklerinden özel işlemlerle süzülerek çıkarılır. Bu ballar ısıtmaya uygun ve sağlıklı metal kaplarda belli sıcaklıklarda saklanır. Bu ballar kristalize olduğunda bir sıcak su banyosunda ısıtılarak yeniden akışkan hale getirilir. Bu şekilde besin değerinden hiçbirşey kaybetmez.
Bal buzdolabinda saklanmaz. İçerisinde su bulunduğuna göre donma noktasının değişiklik göstereceğini de göz önüne alarak her balın donabileceğini söylemek yanlış olmaz. Ancak, buzdolabımızın sadece +4 dereceye kadar soğuttuğunu ve bunun bazı balların (içerisindeki su oranına göre) donmasına yetebileceğini söyleyebiliriz.
Aslinda mantiken düsünürsek biliyorsunuz insan yapimi recellerde seker ile yapiliyor ve hic sekerlenmiyorlar, aynen sahte ballarda yillarca bekleseler bile sekerlenmiyorlar.
Bu bal konusu gündeme gelince hocamin dedikleri aklima geldi ve bu konuda biraz arastirma yaptim ve hocamin verdigi püf noktasinin gercek oldugunu bir kez daha gördüm. Arastirmalarim sonrasi önemli buldugum noktalari sizler icin derledim...
BAL ALIRKEN: "Öncelikle markalı ürünler tercihedilmeli, raflarda kristalleşmiş ballar onun yüzde yüz bal olduğunu gösterir. Ben bir tüketici olsam marka tercihim yoksa böyle bir ürünü alırım. İkincisi renkte çok önemli. çok açık renk Türkiye piyasasında bulunmamakta, daha çok kızıla yakın hepimizin hayrınlıkla baktığı tatlı bir rengi var ve bu fiziksel bal rengidir. Rengin acığı da koyusuda hilelerden bir tanesi."
"KATKISIZBALŞEKERLENİR" 
Katkısız bal zamanla kristalleşir. "Eğer, bir bal buzdolabına girmesine ve uzun süre kalmasına rağmen kristalleşmiyorsa ondan korkun".Kristalleşme balın, bir tür kendini korumaaltınaalmasıdemektir.
"Doğal ballar belli bir süre sonra, onun açılamını yaparsak nektar dediğimiz meyva şekerinin içinde glikoz, su ve çeşitli elementler var. Meyva şekeri balın nektar dediğimiz tatalı kısmana geldiğimiz de bunların hepsi bir bütün halinde geliyor.
Bunlar beli bir olgunluğa geldiğinde çökme dediğimiz yani kristalleşme yani glikozun doymuş halini gösteriyor. Bunların birbirinden ayrılmasıyla çökme oluyor. Bu aslında balın kendini koruma altına alması demektir. Müdahale edilmiş ballar zaten donmaz. Hileli ballar en başta şeker, glikoz şerbetiyle yapılır. bunlarda zaten 3 - 5 yıl içinde kristalleşme olmaz, dolayısıyla hileli ballar raf ömrü uzun olan ballardan çekinmek lazım."
Sahte balı nasıl anlarız işte size bazı püf noktalar:
1-Buzdolabına konulan hakiki bal krem ya da tereyağı kıvamına gelir’. Bir süre buzdolabında bekletilen balın sahte olup olmadığının bu şekilde anlaya biliriz.
2- Hiçbir katkı maddesi içermeyen, tamamen polenlerden üretilen balın maliyeti yüksek olur.tabiiki fiyatıda.
3- BUZDOLABINDA ŞEKERLENİYORSA GERÇEKTİR’’Balın hakiki olup olmadığını anlamak için içine kurşun kalem batırmaktan, akıtmaya kadar pek çok yöntem kullanıldığını, ancak bunların hiçbirinin gerçek balı ayırt etmede yeterli olmaz. bir balın hakiki mi sahte mi olup olmadığının balı bir süre dolapta bekleterek anlaşılabilinir.Buzdolabında yaklaşık bir ay bekleyen balın krem ya da tereyağ kıvamına gelmesinin balın hakiki olduğunu gösterdiğini, ’’aslında bal buzdolabına konulmaz, güneş almayan bir yerde oda sıcaklığında saklanması gerekir. Balın gerçek olup olmadığını anlamak için buzdolabına konulabilir. Buzdolabına konulan balda renk değişimi olabilir’’ .
4- Bugün balda her türlü sahtekarlık yapılıyor. İnsanlarımızın sağlığı ile oynanıyor. ‘Balda şeker var’ deniliyor bazen. Keşke şeker olsa ama merdiven altı üreticiler genetiğiyle oynanmış mısırın sapından üretikleri şekerle bal yapıyorlar. Toz şeker kullanmıyorlar. Vatandaşlarımız bilinçli olmak zorunda. Sahte bal almaktansa sağlıklarını korumak için reçel alsınlar daha iyi.”
5- Su dolu bir havuza uzun bir çıtayı suyun içine soktuğunuzda çıtanın su altında kalan bölümü tam su yüzeyinden aşağıda kalan bölümü eğik görünür. Tam doğru uzantılı şekilde görünmez. İşte sizde saydam kaptaki bir bala çay kaşığı koyduğunuzda sahte olmayan NEKTAR (BALÖZÜ) BALLARINDA kaşık SOLA KIRIK görülür. Sahte ve Salgı (ÇAM BALI) balında SAĞA KIRIK görülür. Bu da deneyim isteyen bir konudur
6-; NEKTAR BALI “polarize” ışığı sola, sakaroz (çayşekeri) ve salgı balı (ÇAM BALI-BUSRA-BASRA gibi adlar alan baldır.Böceklerin salgılarıkları salgıların arılar tarafından toplanarak elde ettikleri baldır) bu ballarda polarize ışığı sağa döndürür. 
7- Halk arasında yukarda bahsedilen SABİT KALEM en çok kullanılan yöntem olmasına karşılık hiçbiri gerçek sonucu vermez. Balın bir özelliğide NEM KAPMA özelliğidir. Eğer balın herhangi bir sebepten dolayı ağzı açık veya dış teması varsa bulunduğu yerdeki nemi kaparak içindeki su oranı yükselir. Bu da balın KATİTESİ ni düşürür. Kaliteli balda % 18 ve daha az oranında su ihtiva etmelidir. Gerçek bal da bazı sebeplerden dolayı su oranı yüksek olabilir bu durumda SABİT KALEM yöntemi içindeki su oranından dolayı yanıltır. Ama bu balın SAHTE değil, KALİTESİZ olduğunun bir kanıtı olabilir.
8-Sahte balı gerçek baldan ayırmanın zorluğu, Arı sahte bal kaynakları önce BAL MİDESİ denen kursağına alarak fizyolojik ve kimyasal değişikliğe uğratarak su oranı yüksek bal elde eder. Kursağından boşaltma ve depolama esnasında da suyunu uçurur ve bal oluşur. Bu nedenle çok iyi bir tat ve damak uzmanı olmayan kişi ne bunu tadından nede diğer yöntemlerle bu sahtedir bu gerçek baldır diyemez.
Bunun için örnek numuneler alınarak laboratuarlarda analiz yapılması en uygunu ve tek çözümdür.
9- Piyasaya sürülen sahte ballar yüzünden arıcılığa emek veren insanların mağdur ediliyorlar. “merdiven altı üretim emeğimizi boşa çıkarıyor. Şimdi arıcı arkadaşlarımız yüksek rakımlı, floranın zengin olduğu yerlere çıkarak üç ay boyunca hakiki bal üretmek için zor doğa şartlarına katlanacaklar, ancak sahte ballar bizim bu emeğimizin karşılığını almamazınönünegeçiliyor.”
10-Kesik kesik akan bal sahtedir.Çicek balı hızlı, Çam balı daha yavaş akar.
 dogal-petek-bal-400x250
Bal Bozulur Mu Şekerlenen bal iyi midir yiyilirmi bal hakkında size kısa bir bilgi verelim
Bal güneş görmediği sürece asla bozulmaz.
Şekerlenmesi balın kötü olduğu anlamınada gelmez.

 Musa KARADAĞ
kimyager/iş güvenliği uzmanı

Kaynaklar:
1) Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu, Modern Arıcılık Teknikleri, Tekirdağ, 2004.
2) Dr. Ali Korkmaz, Bal, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Samsun Tarım İl Müdürlüğü, Çiftçi Eğitimi ve Yayım Şubesi Yy, 2006
3) Franz LampeıtlArıcılık, Editör: Prof. Dr. Türker Savaş, Bilge Yy, İst. 2007.
4) M.Turan Akay, "Doğanın Harika Maddesi: Bal", Bilim ve Teknik, Mayıs 1984.
5) Donald Culross Peattle, "Balın Altın Harikası", çev. Feyza Arıkan, Bilim ve Teknik, Mart 1970
6) Ardahan Arıcılık Üretme İstasyonu Yayınları, yayın no:1, Ardahan, 1985.
7) Banu Tolon, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü 1999.
8) İzmir Veteriner Hekimler Odası, Bal ve Balda Kalite Kavramları, (izmir-vho.org)
9) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği (2000/39), (tarim.gov.tr)
10) Aricilik.gov.tr
11) gidamühendisi.tripod.com
12) vikipedi
13) gıdasanayi.com
14) tarımmerkezi com
15)yaklasansaat.com
16)www.musakaradag.com


www.musaıaradag.com